14 Kasım 2012 Çarşamba

Çin'in yeni liderleri belli oluyor

Özgür Gürbüz/14 Kasım 2012

Çin Komünist Partisi'nin 18. Ulusal Kongresi, Çin'in başkenti Pekin'de 8 Kasım 2012 tarihinde başladı. Bugün sona erecek Kongrede Çin'in yeni liderleri de belli olacak. Saat farkından dolayı belki de siz bu satırları okurken isimleri internette dolaşmaya bile başlayacak.Yeni liderlerin Çin'in mevcut yönetim biçimini veya siyasi-ekonomik politikalarını değiştireceğini düşünmek hayal olur. Çin Cumhurbaşkanı Hu Cintao'nun kongrenin açılışında, Çin'e özgü sosyalizme devam edileceği vurgusunu içeren, bir önceki dönemin özetini sunduğu rapor da bunun en belirgin göstergesiydi. Çin'e özgü sosyalizm vurgusu metnin odak noktasıydı ama bir diğer odak nokta ise ekonomiydi. Ekonomide en belirgin hedef, gayri safi yurtiçi hasılanın 2020'de, 2010'a göre iki kat artırılması. Bu da mevcut büyüme odaklı politikaların devamı anlamına geliyor. Çin'de değişim artık bir tabu değil ama yavaş ve temkinli davranılması esas. Çin'in özelliği belki de bu “sakin güç”te yatıyor. 

82 MİLYON ÜYESİ VAR
Çin Komünist Partisi (ÇKP) Ulusal Kongresi beş yılda bir toplanıyor. Ülkede tek parti yönetimi olduğu için bu seçim sadece parti üyelerini değil tüm Çin vatandaşlarını ilgilendiriyor. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olduğu için de tüm dünyayı. ÇKP 82 milyon 600 bin üyeye sahip. Çin'de bile 82 milyon üyeyi ağırlayacak bir kongre salonu yok, haliyle temsili demokrasi parti içinde ciddi bir rol üstleniyor. Bu işin şakası ama Çin'i anlamak ve iyi anlatmak için ülkenin büyüklüğünü hatırlatmakta her zaman fayda var. Her eyalet, özerk bölge ve benzeri yapılardan gelen delegeler Ulusal Kongre'de 82 milyon parti üyesini temsil ediyor. Bunların arasında Çin Halk Kurtuluş Ordusu üyeleri de var. Delegelerin seçimi gizli oyla yapılıyor.

ÇKP'nin bugünkü toplantısına geçmeden önce iki parti organını da bilmek gerekiyor: ÇKP Merkez Komitesi ve ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Bürosu (Politbüro). ÇKP Merkez Komitesi şu anda 247 kişiden oluşuyor. Bu üyeler beş yılda bir gerçekleşen kongrede seçiliyor. Bu yıl da seçim olacak hem de önemli bir seçim. ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Bürosu ise 24 üyeye sahip. Bunların dokuz tanesi, partinin en yüksek organı da sayılabilecek Çin Komünist Partisi Siyasi Bürosu'nun Yürütme Komitesi'ni oluşturuyor. Partinin Genel Sekreteri Hu Cintao. Cintao aynı zamanda Çin'in  Cumhurbaşkanı ve Merkezi Askeri Komisyonu'n başındaki kişi. Cintao 1942 doğumlu, 70 yaşında. Onun gibi 70 yaşındaki bir başka siyasetçi ise Çin Başbakanı Ven Ciabao. İkisinin de yaşı önemli çünkü 68 yaşını geçtiğinizde sizden politikayı bırakmanız isteniyor. Bu yılki Ulusal Kongre'yi daha ilginç kılan da aslında bu. Hu Cintao ve Ven Ciabao'nun yerlerine kimlerin geçeceği merakla bekleniyor. Sürpriz olmazsa partinin başına şu anda başkan yardımcılığı görevini üstlenen Şi Cinping geçecek. Başbakan Yardımcısı Li Kıçiang'ın da Ven Ciabao'nun yerini alması ve Başbakan olması bekleniyor. Bazı kaynaklar, Cintao'nun tercihinin Kıçiang'dan yana olduğunu ancak partideki tüm grupların Cinping ismi üzerinde anlaşabildiğini söylüyor. Mao Zedung zamanı olsaydı Cintao istediği ismi yerine getirebilirdi. Şimdilerde ise tek adamdan çok parti yönetimi beraber karar alıyor.

Bu isimlerin yerine başka birinin seçilmesi halinde ÇKP'nin seçimlerinin şimdikinden daha çok konuşulacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Böyle bir sürprizin nedenlerini bulmak Çinliler için bile kolay olmaz. Zira, parti meselelerinin kamuoyunda çokça tartışıldığını söylemek zor. Yeni liderlerin ülkede radikal bir değişiklik yapması beklenmiyor. Cinping iş başına gelirse yasal sınır olan iki dönem boyunca iktidarda kalabilir. 1953 doğumlu olduğu için yaş sınırından dolayı görevi erken bırakması söz konusu değil. Şi Cinping 1975 ile 1979 tarihleri arasında Tsinghua Üniversitesi'nde Kimya Mühendisliği bölümünde eğitim gördü. 1998'den 2002'ya kadar ise Tsinghua Üniversitesi Kültürel ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nin Marksizm Teorisi ve Siyaset Bölümü'nde yüksek lisans yaptı. O dönemde, Fuciyan Eyaleti'nde belediye başkanıydı. Cinping'in bir kızı var ve ABD'de Harvard'da okuyor. Eşi ise ünlü bir halk şarkıcısı, Peng Liyuan. O da alanında iyi eğitim almış biri, geleneksel etnik müzik üzerine yüksek lisans yapmış. Cinping'i, eğer seçilirse, en çok yolsuzluk meselesi zorlayacağa benziyor. Küresel ekonomik kriz sırasında ekonomiyi ayakta tutmak, kentleşen Çin toplumunda kırsalla kent arasındaki gelir farkını kapatmak diğer zor işler. Dış politika ise zaten gergin. İlk uçak gemisinin denize indirilmesi, Japonya ile yaşanan sorunlar, Kuzey Kore ve Suriye gibi Çin'in etkin olduğu diğer sorunlar da cabası. Yeni liderler, Mart ayındaki parti kongresinde açıklanacak ve 2013 yılında görevi devralacak. Şi Cinping ve Li Kıçiang'ın bu sorunlarla yüzleşmek için fazla zamanı yok.

4 Kasım 2012 Pazar

Çin’in yeşil ekonomisi ve Türkiye

Türkiye’de ekonomi tüketime dayalı, yapay bir büyüme eğilimi içerisinde. Çin’de ise teknoloji transferi, yerli sanayi ve çevre koruma alanındaki hedeflerin öne çıkarıldığı farklı bir büyüme modeli uygulanıyor.

Özgür Gürbüz-BirGün/ 4 Kasım 2012

Ekonomi camiası sık sık Türkiye ile Çin’in adlarını birlikte dillendiriyor. Avrupa Birliği (AB) ve ABD’deki duraksamaya rağmen büyümeye (klasik anlayışa göre) devam eden bu iki ekonominin benzer özelliklerine dikkat çekiliyor. Son 30 yıl boyunca, yıllık büyüme oranını ortalama yüzde 10’da tutmayı başaran Çin’in yanına Türkiye’yi koymak özellikle hükümete yakın ekonomistlerin sevdiği bir iş. Ancak ‘Pekin ördeğinin ayağı’öyle değil. Gayri Safi Hasıla’nın son birkaç yılda Çin kadar artması, bize iki ekonominin de aynı yolda gittiğini anlatmaz. Kaldı ki, 2011 yılında Çin ve Arjantin’den sonra G-20 ülkeleri arasında en büyük üçüncü ekonomik büyüme oranına imza atan Türkiye’nin bu yılki performansıyla Çin’den uzaklaştığınıda görmek lazım.

2012’de Türkiye için öngörülen büyüme rakamı yüzde 4’ün de altında kalacağa benziyor. Çin ekonomisi de yavaşladı ancak 2012 büyüme oranının yüzde 7’lerde seyredeceği tahmin ediliyor. Çin’in imalat sanayi ve ithalat rakamları, ABD ile AB’deki ekonomik duraklamadan haliyle etkilendi ama hâlâ güçlü. Çin’in ekonomik krizi Türkiye’den daha az hasarla atlatmasının ardında gelecek vaat eden, gelişen sektörleri doğru belirleyip yatırım yapması gibi nedenler var. Türkiye ile Çin ekonomileri arasındaki birinci fark ekonomik büyümede süreklilik konusu, ikincisi ise yatırım yapılan alanların farklılığı.

2006 yılından bu yana atmosfere en çok seragazı bırakan Çin’in ekonomisinin yeşil bir vizyona sahip olduğunu belirtmekle işe başlayalım. Bunun hem ekonomik hem de çevresel nedenleri var. Yapılan araştırmalar, Çin’deki nehirlerin yüzde 60’ında su içilebilecek kalitede değil. Ülkedeki su kaynakları ve göllerin yüzde 70’i de ciddi boyutlarda kirlenmiş. Sadece su kaynaklı kirliliğin ülkede 360 milyon kişi için sağlık sorunları yarattığı belirtiliyor. Hızla gelişen sanayi kaynaklı kirlilik tarımsal üretimi de düşürüyor. Çin Devlet Çevre Koruma Genel Müdürlüğü, 2005 yılında çevre sorunlarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 10’una mâl olduğunu söylüyordu. Bütün bunlar Çin’in neden bu kadar çok yeşil ekonomi vurgusu yaptığını sanırım açıklıyor. Peki, Çin neler yapıyor?

Bu soruya en iyi yanıtı Worldwatch Enstitüsü tarafından hazırlanan“Çin’de Yeşil Ekonomi ve Yeşil İş” adlı rapor veriyor. Rapor, enerji, ulaşım ve ormancılık alanlarına odaklanmış.Ormanlaştırma kampanyaları sonucu ortaya çıkan yeni verilere inanmakta zorlanıyorsunuz. “Altı Ana Ormancılık Projesi” ile sadece 1999-2008 yılları arasında 52 milyon hektar alana fidan dikilmiş ve Çin’in orman alanı yüzde 30 oranında artırılmış. 2010 yılında ise ülkenin yüzde 2,7’si koruma alanı olarak belirlendi. 122 milyon hektarlık bir alan. Ülkede 2 bin 150 adet orman parkı var ve bunlar biyoçeşitliliğin korunmasınısağlıyor.

ÇİNLİFİRMALAR İLK 10’DA
Enerji sektöründe en büyük değişim yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımın giderek artması. 2020’ye kadar 300 ila 460 milyar dolar arasında bir rakam hidroelektrik hariç yenilenebilir enerji kaynaklarına harcanacak. Çin’de elektrik üretiminin yüzde 70’inden fazlası kömürden elde ediliyor. Bu pay azalacak ve yerini güneş, rüzgar gibi temiz enerji kaynakları alacak. Güneşten elektrik üreten fotovoltaik panel üretiminde Çin Japonya ve Avrupa’yı geçti. Bu sektörde 100 bine yakın kişi çalışıyor ve 15 milyar dolar civarında ithalat yapılıyor. Worldwatch 2011-2020 yılları arasında fotovoltaik üretimi nedeniyle her yıl 23 bin kişiye yeni istihdam sağlanacağınıtahmin ediyor. Rüzgar enerjisinde de durum farklı değil. 2011 sonunda kurulu rüzgar gücü 63 bini megavatı geçti, tüm Avrupa’da bu rakam 100 bin megavat. Türkiye de rüzgar türbinleri kuruyor ancak Çin aynı zamanda üretim de yapıyor. Dünyadaki en büyük 10 türbin üreticisinden dördü Çin’den. Bundan, çok değil 5-10 yıl önce bu listede Çin’den bir firma bulamazdınız. Türkiye’de ise yerli türbin için çalışmalar var ama çok yavaş ilerliyor.

120 BİN KİLOMETRE DEMİRYOLU
Bu durum sadece rüzgar veya güneş enerjisi için geçerli değil. Ulaşımdan, imalat sanayinin birçok alanına kadar ekonominin büyük bir bölümünde Çin’in araştırma-geliştirme yatırımları ön plana çıkıyor. Çin firmaları, yurt dışındaki firmaları satın olarak teknoloji ve bilgi birikimine erişiyorlar. Ülkeye gelen yabancı yatırımlara da ortak oluyor, hem kârı paylaşıyor hem de teknolojiyi öğreniyorlar. Kendi trenlerini, uçaklarını ve otomobillerini yapıp, uzay projelerini yürütüyorlar. Çin yüksek hızlı trenler için döşenmiş en uzun demiryolu hattına sahip (17 hat, 8 bin 400 km). 2020 hedefi bu rakamı 18 bin kilometreye çıkarmak. Hızlı trenler yolcu taşımacılığı için önemli ama ticaret için daha yavaş giden, ekonomik trenlere ihtiyacınız var. Ülkede bu konuda da çok ciddi çabalar var. 2002 ile 2009 tarihleri arasında demiryollarıyla yolcu taşıma kapasitesi 1,5 kat; yük taşıma kapasitesi ise 1,6 kat arttı. 2015’e kadar Çin’deki demiryolu ağının 120 bin kilometreye ulaşması bekleniyor. Kentlerde raylı taşımacılığın payı da inanılmaz bir hızla artırılıyor. 2001 yılında 900 milyon kişi kentlerde demiryoluyla taşınıyordu, beş yıl sonra bu rakam ikiye katlandı;1 milyar 800 milyon oldu. 2010 yılına gelindiğinde metro ve hafif metro ağının uzunluğuŞanghay’da 420, Pekin’de 330 kilometreyi buldu.

Çin, bu alanların bazılarında özellikle ileri teknoloji konusunda hâlâ dışa bağımlı ancak “makus talihi” değiştirmek için adım attıklarını ve devlet desteğiyle ciddi bütçeler ayırdıklarınıgörmezden gelmemeli. Türkiye’de ise yatırım denince akla alışveriş merkezi, konut projesi, köprü veya otoyol geliyor. Büyük projelerin çoğunda aynı Çin’de olduğu gibi yabancıortaklar var ama işin içinde teknoloji transferi gibi bir kavram ya da plan yok. Çevrenin korunması gündemde bile değil. Sokağa çıkıp protesto gösterisi düzenlemenin çok zor olduğu Çin’de geçtiğimiz hafta bir petrokimya tesisinin genişletilmesi planıhalkın tepkisi nedeniyle durduruldu. Bizde çevrecilerin neredeyse sokağa çıkmadığı gün yok ama hükümetin diyalog kurmaya bile yanaşmadığını görüyoruz. Çin’in gördüğünü Türkiye neden görmüyor, merak etmemek elde değil.

1 Haziran 2012 Cuma

Enflasyonun düşmesi faiz oranlarında kesintiye neden olabilir


İletişim Bankası’nın (Bank of Communication) Finansal Araştırmalar Merkezi, Çin’deki Tüketici Fiyatları Endeksi’nin yıllık yüzde 3,1 oranında artış göstereceğini tahmin etti. Çin Bankası’nın hazırladığı raporda, Mayıs ayında sebze fiyatlarındaki ciddi düşüşün enflasyon artışını yavaşlatacağına vurgu yapılıyor.

Enflasyonun yüzde 3 civarında seyredeceğine yönelik tahminler, faiz oranlarında kesinti yapılması yönündeki beklentileri de arttırmışa benziyor. China International Capital (CICC)  şirketi yılın diğer yarısında da TÜFE’nin yüzde 3’ün altında kalması durumunda kesintilerin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Faiz oranlarındaki kesintinin Haziran başı veya ortasında yapılacağı yönünde farklı görüşler var.

Kaynak: China Daily, Jinghua Times

15 Mart 2012 Perşembe

Çin ekonomisi ABD'yi ne zaman geçecek

Çin'de piyasaları yakından ilgilendiren iki veri açıklandı. Önce, ekonomik büyüme verisi geldi. Büyümenin beklentinin altında çıkmasıyla beliren endişeler, imalat verileriyle yerini iyimserliğe bıraktı.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin, yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 9.4 büyüdü. Yaratılan gayri safi yurtiçi hasıla 30 trilyon 340 milyar yuan oldu. Cari döviz kuruyla ifade etmek gerekirse, üç çeyrekte 4 trilyon 770 milyar dolar katma değer yaratıldı. Mevcut ortalama büyüme hızı esas alınırsa, 2011 yılında, Çin ekonomisi 6.4 trilyon dolara genişleyecek ve 2015'te 10 trilyon dolar barajını aşacak. Geçen yıl 14 trilyon dolar hasıla üreten ABD ise, 2015 yılında 17 trilyon dolarlık büyüklüğe erişecek. Mevcut şartlar altında, Çin en geç 20 yıl içinde Amerikan ekonomisini yakalayacak.

Çin, son 10 yılda, tarihinin en hızlı büyüme oranlarını yakaladı. Ekonomi, 2000'li yıllarda ortalama yüzde 10.4 büyüdü. Dünyanın en kalabalık ülkesi, 1993 yılında yalnızca 500 milyon dolarlık bir ekonomiye sahipti. Deng Xiaoping'in ünlü Güney Turu ile ivme kazanan dışa açılma ve reform süreci, ekonomiyi önce 1998'de ikiye katlayarak 1 trilyon dolara çıkardı. Sonrası malum, dünyanın ekonomik mucize olarak adlandırdığı şekliyle, ekonomi 10 senede 5 kat büyüdü. Dört nala koşan Çin ekonomisi, 2004 ile 2010 arasında Fransa, İngiltere, Almanya ve Japonya'yı birer birer geçti. Uluslararası yatırım kuruluşu Goldman Sachs'a göre, 2050 yılında Amerikan ekonomisinin büyüklüğü 40 trilyon dolara, Çin'inki ise 70 milyar dolara yükselecek.
  
Büyüme rakamı Shanghay Borsası'nı tatmin etmedi
Öte yandan, geçmişi ve geleceğe yönelik projeksiyonları bir kenara bırakıp, cari büyüme rakamlarının neden endişe yarattığına bakalım. Ekonomi, yılın birinci çeyreğinde yüzde 9.7 büyümüştü. Oran, ikinci çeyrekte yüzde 9.5'e düştü. Hükümetin uyguladığı nispeten sıkı para politikası, kontrollü bir yavaşlama getirdi. Ancak, yavaşlama üçüncü çeyrekte, öngörülenden şiddetli gerçekleşti. Ekonomi yüzde 9.1 büyüdü. Nitekim, büyüme açıklamasını takip eden üç günde Shanghay borsası yüzde 5 değer kaybederek, son 2 yılın dibine demirledi.
  
Piyasada büyüme endişeleriyle bozulan moraller, dün kritik bir veriyle düzeldi. Ekonominin nabzını tutan HSBC öncü satın alma yöneticileri endeksi, imalat faaliyetlerinin içinde bulunduğumuz Ekim ayında genişlediğine işaret etti. Oysa, Eylül ayında, endeks, ekonomide daralma göstermişti.
  
HSBC endeksinin önemine ayrıca parantez açılması gerekir. Aslında önemsiz gibi görünen ve kesinliği bulunmayan veri, ekonominin önüne ışık tutan bir araç vazifesi görüyor. Dolayısıyla, piyasalarda yön arayan yatırımcılar, öncü göstergeye dikkat ediyor. Nitekim, dün, endeksin açıklandığı sırada yeni bir rekor dip yapan Shanghai borsası, iyimser haberle dakikalar içinde toparlanarak günü yüzde 2.4 yükselişle kapadı. Bankacılık hisselerinin yanı sıra, imalat aktivitesiyle yakın korelasyon içindeki emtia hisseleri, borsanın başını çekti.
  
Bu arada, ekonomi verilerini toplayan Çin Ulusal İstatistik Bürosu, verileri nasıl değerlendirdi. Kurum sözcüsü Sheng Laiyun'e kulak verelim: "Geride bıraktığımız 3 çeyrekteki ana göstergelere baktığımızda, Çin istikrarlı büyüme sürecinde. Enflasyon yüksek düzeylerinden geriledi. İstihdam istikrarlı biçimde artıyor. Verimlilik giderek yükseliyor. Bunlar, yaşam koşullarını iyileştiren etkenler. Bazı ana göstergelerdeki kısmi düşüşe rağmen, ekonominin genel gidişatı istikrarlı büyüme eğilimini sürdürüyor. Gari safi yurtiçi hasıla, yılın birinci çeyreğinde yüzde 9.7, ikinci çeyreğinde yüzde 9.5, üçüncü çeyreğinde yüzde 9.1 büyüdü. Son çeyrekte, büyüme yüzde 9'un üstünde kalacak."

Ekonomik büyümedeki genel yavaşlamaya rağmen, iki kritik veri oldukça pozitif geldi. Büyümenin dayandığı payandalardan sabit yatırımlar, yılın birinci çeyreğinde yüzde 26.6 arttı. Büyüme hızında yavaşlamaya karşın, yatırımlar direncini korudu. Yılın üçüncü çeyreğinde, kısmi bir gerilemeyle yüzde 24.9'a tutundu.

Perakende harcamaları ise çok daha fazla direnç gösterdi. İç tüketimin ana göstergesi perakende satışları, yılın ilk çeyreğinde yüzde 16.3 genişlemişti. Oysa, ekonomik yavaşlama dinlemeyen iç tüketim, perakende harcamalarını üçüncü çeyrekte yüzde 17.3 büyüttü.
  
İşte bu noktada, ulusal politika haline gelen büyüme modelinin değiştirilmesi sürecinin adım adım ilerlediği görülebilir. Zira, Çin liderleri, ekonomik büyümenin dış ticaret yerine, iç tüketime dayalı hale gelmesini hedefliyor.
  
Dış ticaret demişken, rakamların hiç de kötü olmadığına dikkat çekilmeli. Çin, üçüncü çeyrekte yüzde 20'nin üstünde ithalat ve ihracat artışı sağladı. Ülkenin en büyük ticaret ortağı Avrupa Birliği borç krizinin ortasında. ABD'de durgunluk endişeleri dinmedi. Yerküre, ikinci bir durgunluk riskiyle yüzleşiyor. Oysa, Çin'in ihracatı böyle bir dönemde beşte bir genişledi.

İhracatın en önemli sorunu ne?   
Peki, ihracat bu ölçekte bir yükseliş eğilimini koruyabilir mi? İhracatın önündeki en önemli sorun ne? Halkın Günlüğü gazetesi, bunların yanıtını Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu Araştırma Enstütüsü'nün Dış Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı Zhang Yansheng'e sordu.
  
Soru: Bu yılın üçüncü çeyreğindeki dış ticaret hacmi, 2008 yılını geride bırakarak yüzde 24.6 olarak gerçekleşti. Artış hızı ve çapına bakıldığında, Çin'in dış ticaretinin küresel gelişmelerden çok fazla etkilenmediğini düşünenlerin sayısı az değil. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  
Zhang Yansheng: Küresel krizden ciddi anlamda olumsuz etkilenmeyen ülkelerin sayısı son derece az. Buna karşın, Çin'in küresel ekonomik gelişmelerden oldukça fazla etkilendiğini düşünüyorum. Dünya dış ticareti, küresel işbölünün meyvesi. Bir ay ya da çeyrek verilerine bakarak, bu konuda hüküm vermek doğru olmaz. Mevcut duruma bakıldığında, Çin'in dış ticaretinin olumsuz etkilendiği çok belirgin. Küresel siparişler azaldı, işletme maliyetleri yükseldi. Noel ve yeni yıl yaklaşıyor. Dolayısıyla, ihracatta olumlu hava iki ay daha sürecektir. Ancak, daha sonra durum kötüleşebilir.
  
Soru: Çinli ihracatçıların karşısındaki başlıca sorun nedir? İşletmeler bundan nasıl etkilenir?
Zhang Yansheng: Sorunları 4 ana başlık altında sayabiliriz: Dış talep zayıflıyor. Maliyetler yükseliyor. Nakit sermaye sıkıntıları baş gösteriyor. Renminbi dolar karşısında değerleniyor.
  
Daha somut ifade etmek gerekirse, Çinli ihracatçılar temel olarak imalat ve mal ticareti alanlarında faaliyet gösteriyor. İmalat dış ticaretin belkemiği. Şimdi bu yapı üzerinde Avrupa ve Amerika'nın olumsuz etkileri büyük. Alım-satım yapan ticaret işletmeleri ise daha çok iç piyasada faaliyet gösteriyor. Bu işletmelerin maliyetleri yükseliyor. Nakit darlığının olumsuz etkisi çok. Bu durumda, işletmelerin maliyetlerini düşürmek ve verimliliklerini arttırmaktan başka çareleri yok.


Kaynak: China Radio International

15 Şubat 2012 Çarşamba

Çin'de fosil yakıtların egemenliği sürüyor

2011 yılında Çin'in birincil enerji tüketiminin yüzde 9,4'ü fosil dışı kaynaklardan karşılandı. 2010 yılında bu oran yüzde 8,7 idi. Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların birincil enerji tüketiminde payı azalsa da hâlâ istenilen seviyede değil.

Çin hükümetinin 2015 yılı için hedefi, fosil yakıtların (kömür, petrol ve doğalgaz) dışındaki kaynakların payını yüzde 11,4'e çıkarmak. Bu hedefe ulaşılması için fosil dışı (rüzgar, güneş, hidro vb.) kaynakların payının her yıl yüzde 0,5 oranında artırılması gerekiyor.

Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu Enerji Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Li Junfeng kömürün payının azalması konusunda çok da umutlu değil. Li, Çin'in kömürden nükleere geçme planlarının yavaşlamasının bunda etkili olduğunu söylüyor.

Çin'de nükleer enerji kaynaklı elektrik üretimi son bir yılda yüzde 16,9, rüzgar enerjisi kaynaklı elektrik üretimi ise yüzde 48,2 oranında arttı. Termik santrallerdeki üretim artışı ise yüzde 14,1'de kaldı. Çin hidroelektrik enerji konusunda da politikasını değiştirmiyor. 2012 yılında 20 gigavatlık yeni hidroelektirik santralini devreye almayı planlıyor.

Kaynak: China Daily

8 Şubat 2012 Çarşamba

Çin beş yılda 45 milyon kişiye istihdam sağlayacak


Çin Devlet Konseyi 2011-2015 yılları arasında 45 milyon kişiye istihdam sağlamayı ve kentlerdeki işsizlik oranını yüzde 5’in altında tutmayı planlıyor.  Plana göre hükümet yetkilileri 45 milyonluk ek istihdamın yanı sıra, işçilerin hakları ve çıkarlarını koruyacak yeni yasal düzenlemeler için de çaba sarf edecek. 

2006-2010 yılları arasında kentlerde 57 milyon 710 bin kişiye istihdam yaratılmıştı. Çin’de kentlerdeki işsizlik oranının ise 2011 yılı sonunda yüzde 4,1 olduğu açıklanmıştı. Yeni planda Çin’de istihdam yaratmanın ve talep edilen kalifiye çalışan ihtiyacının karşılanmasının giderek zorlaşacağına dikkat çekiliyor.   

Çin hükümeti yeni beş yıllık kalkınma planı döneminde (2011-2015) yıllık ulusal asgari ücret standardındaki artışı da yüzde 13’de tutmaya çalışacak. Bir önceki beş yıllık kalkınma planı döneminde ulusal asgari ücret standardında ortalama yüzde 12,5’luk artış sağlanmıştı. 

Kaynak: China Daily, 8 Şubat 2012

25 Ocak 2012 Çarşamba

Çin’de kent ile kırsalda yaşayanlar arasında gelir farkı azalıyor


Çin İstatistik Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre, Çin’de kent ile kırsalda yaşayanlar arasındaki gelir farkı 2011 yılında da azalmaya devam etti. Kırsalda yaşayanlar kentlilere göre daha az kazanırken aradaki oransal fark azaldı. Son verilere göre, 2011 yılında kentte yaşayan bir Çinli kırsalda yaşayanlara oranla 3,13 kat daha fazla gelir elde ediyor. Bu oran 2009’da 3,33’dü.

Aradaki farkın kapanmasında kırsalda yaşayanların gelir artışı önemli bir rol oynuyor. 2011’de kırsalda kişi başına düşen gelir yüzde 17,9 oranında artarak yılda 6977 yuana çıktı. Yaklaşık 2 bin Türk Lirası. Kentte yaşayanlar içinse bu rakam 21 bin 810 yuan.

Kırsalda yaşayanların gelir artışının, hayatlarını kentlerde çalışarak kazanan “göçmen işçi”lerin maaşlarındaki yükselişten kaynaklanması ve patates ve pamuk gibi ürünlerin fiyatlarında görülen gerilemenin tarımsal gelirleri düşürmesi ise üzerinde düşünülmesi gereken konular.  

Çin İstatistik Müdürlüğü bu araştırmayı kırsalda yaşan 74 bin ve kentte yaşayan 66 bin kişiyle yaptı. 2011 sonunda Çin nüfusunun 690 milyonu kentte, 656,5 milyonu ise kırsalda yaşıyor.   

Kaynak: China Daily